Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2009 Perşembe

Seven Pounds



Tür: Dram
Yönetmen:
Gabriele Muccino
Oyuncular:
Will Smith (Ben Thomas) Rosario Dawson (Emily Posa) Woody Harrelson (Ezra Turner) Barry Pepper (Dan)
Süre: 123dk Yapım:
Amerika
imdb:
8.3
http://www.imdb.com/title/tt0814314/

Yedi Yaşam, yedi dünya... Yedi birbirinden ayrı ruhlar.

Ülkemizde Yedi Yaşam isminde yayınlanacak bu filmi önceden blog'uma taşımak istedim.
Her zaman hareketli filmlerde görmeye alıştığımız Will Smith bu sefer oldukça duygusal bir film ile karşımızda. Will Smith burada gerçekten mükemmel bir karakter oyuncusu olduğunu kanıtlamış. Daha önce Transsiberian filminde izlediğimiz Woody Harrelson da filmde Ezra Turner adında bir pianist'i canlandırıyor ve gerçekten çok başarılı.
Filmimizin konusuna gelirsek;

Ben Thomas geçmişinde yaşadığı bir dizi olaydan dolayı suçluluk duymaktadır. Geriye her baktığında yaptığı hataların kaderini sorgulamasıyla yüzleşir, intiharı düşünecek kadar da depresif bir yaşamda bulur kendini. Yaşadığı suçluluk hissi onu hep diplere iter. İşte en dipteyken 7 ayrı hayata 7 ayrı ışık olmanın umudu doğar. Birbirinden tamamen bağımsız 7 insanın hayatını iyileştirmek adına hayata devam kararı alır. Bu sırada kalp yetmezliği sorunu ile hastanede yatan Emily Posa ile de çok önce unuttuğu duyguyu, aşk'ı tadacaktır.


Ağır ilerleyen ancak sonlara doğru duygu yoğunluğunu oldukça artıran bir film Seven Pounds. Kesinlikle izlemenizi öneririm.


6 Şubat 2009 Cuma

Changeling



Tür: Dram
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular:
Angelina Jolie (Christine Collins) Gattlin Griffith (Walter Collins) Michelle Martin (Sandy) John Malkovich (Rev. Gustav Briegleb) Michael Kelly (Detective Lester Ybarra)
Süre: 141dk Yapım:
Amerika
imdb:
8.1
http://us.imdb.com/title/tt0824747/

Yine bir akşam ve yine duygu yoğunlu fazla olan bir film. Uzun zamandır elimde olan ama ancak bu akşam izleyebildiğim film sonrası kelimeleri toplamakta bile zorlanıyorum. Anne'nin ne kadar kutsal olduğunu binlerce kez bir daha anlıyorum.

Yönetmen Clint Eastwood özellikle Amerikanın o dönemindeki polis teşkilatına ciddi bir eleştiri getiriyor. Hatta eleştiri getirmekle kalmıyor yerden yere vuruyor. Tamamen gerçek bir hikayeye dayanan Changeling o dönemin aslında nasıl işlediğini anlatan güzel bir film.

Los Angeles Mart 1928. Christine Collins banliyö kesimlerinde yaşamakta olan bir telefon operatörüdür. İşe gitmek üzere evinden ayrılırken oğlu Walter Collins'i evde bırakır. Akşam eve geldiğinde oğlunu bulamaz. Bir anne için olabilecek en kötü tecrübeyi yaşar ve hemen polise başvurur. Ancak 24 saat geçmeden herhangi bir arama emri çıkaramıyacaklarını belirten bir cevap alır. Aradan geçen zaman sonrası polis tarafından yoğun bir arama çalışması yapılır ama küçük Walter'dan iz yoktur.
Bu olaydan sonra 5 ay geçer. Oğlunu kaybetmenin acısı içinde olan ama asla umudunu yitirmeyen Christine polisden oğlunun bulunduğunu teyid eden bir telefon alır. Anne ile çocuğun kavuşması bütün Los Angeles önünde büyük bir tören ile yapılır. Bu Polis teşkilatının büyük başarısı olarak basına yansıtılır ve tam bir gösteri haline gelir. Ancak büyük bir problem vardır. Çünkü bulunan çocuğun kendi çocuğu olmadığını iddia eden Christine büyük bir yanlış yapıldığının farkına varır.


"Ben anneyim. Gerekirse tüm dünyayı karşıma alır, vazgeçmem. Çünkü her zaman bir umut vardır"

İşte bu duyguyu bana en derinden yansıtan bir tecrübeydi Changeling filmi.

3 Şubat 2009 Salı

In Bruges


Tür: Dram / Komedi / Romantizm
Yönetmen: Martin McDonagh
Oyuncular:
Colin Farrell (Ray) Brendan Gleeson (Ken) Ralph Fiennes (Harry) Clémence Poésy (Chloë)
Süre: 107dk Yapım: İngiltere / Amerika
imdb: 8.1
http://www.imdb.com/title/tt0780536/

İngiliz aksanını sevmeyen varmı? Sanırım yoktur. Bana göre İngilizcenin en çekici yanı bir İngilizden çıkmasıdır. İşte "In Bruges" de bunu doya doya yaşayacağımız bir film.
Film aslında komedi, dram ve aşk üçlüsü olarak lanse edilsede dram ve aşk öğeleri çok daha fazla. Hatta dram yönünü çok güzel verdiklerini söyleyebilirim.
Film Ray ve Ken isminde iki kiralık katilin son yaptıkları bir olaydan sonra Belçikanın "Bruges" şehrine tatile gönderilmesiyle başlıyor. Şehire geldiği ilk günden beri bu şehirden nefret eden Ray burada geçmişi ile geleceği arasında gelgitler yaşamaya ve hayatını sorgulamaya başlıyor. Yeni insanlarla tanışıp birde aşık olan Ray'in ve arkadaşı Ken'in yaşadığı dramatik gelgitler onları daha fazla bu büyülü şehire bağlamaya başlıyor.

Eğlencelik bir film afişine sahip olsada insanların kendi içinde yaşadıkları dramatik öyküyü çok iyi ekrana yansıtan bir film olmuş "In Bruges". Hem eğlenebileceğiniz hemde hüzünlenip ağlayabileceğiniz ve aşk'ı bu tarihi şehirde tadabileceğiniz çok güzel bir film.

2008 Sundance Film Festivali'nin açılış filmi de olan In Bruges'in 2008 Golden Trailer de iki adaylığı ve kazandığı bir de ödülü bulunmakta.

1 Şubat 2009 Pazar

Låt den rätte komma in (Let the Right One In)


Tür: Dram / Aşk
Yönetmen: Tomas Alfredson
Oyuncular:
Kåre Hedebrant (Oskar) Lina Leandersson (Eli)
Süre: 114dk Yapım: İsveç
imdb: 8.2
http://www.imdb.com/title/tt1139797/


Kendimi bildim bileli Avrupa sinemasını sevmişimdir. Sanatın daha derin daha ince detaylarını bu dünyada bulabiliyorum. Låt den rätte komma in de bunlardan biri. Yalnızlığın, terkedilmişliğin ve zorunlu nefes almanın anlatıldığı bir sahne.

Oscar Stockholm da yaşayan içine kapanık ve pek arkadaşı olmayan küçük bir çocuktur. Zamanının çoğunu okumakla ve okuldan sonra akşamları kendi başına oynadığı küçük park da geçirmektedir. Hayatın sıradaşı dünyasında özel bir yeri olan Eli ile de orada tanışır. Gündüzleri güneş ışığında yaşayamayan, gecenin içinde yaşamaya mahkum bu küçük kız ile Oscar arasında özel bir aşk başlar. Yaşamak için kan'a ihtiyaç duyan bir Vampir olan Eli ile yalnızlıklar dünyasındaki küçük Oscar'ın aşkının anlatıldığı güzel bir masal.
Öneriyorum.

27 Ocak 2009 Salı

Die Welle (The Wave) 2008


Tür: Dram
Yönetmen: Dennis Gansel

Oyuncular:

Jürgen Vogel
(Rainer Wenger) Frederick Lau (Tim Stoltefuss) , Max Riemelt (Marco) , Jennifer Ulrich (Karo)
Süre: 101dk Yapım: Almanya

Şehire döner dönmez yazmak istediğim bir öneriyle karşınızdayım. Çok çok beğendiğim bir film oldu The Wave. Kesinlikle izlemenizi isterim. Gerek konusu gerek yaratılan kurgu oldukça hoş.

İnsanları belli bir idiolojik düşünce sistemi ile aynı robotlar gibi otonom bir sisteme sokup tek bir birlik gibi hareket ettirmeye zorlamak insanlığın geçmişinden beri var. Günümüz insanında bu olmaz diye bir düşünceye kapılmak çok büyük bir yanılgı olur. unutmamak gerekir ki insan modern düşüncelerin birleşimi olduğu kadar en ilkel canlıdır da.

1967 yılında California'da meydana gelen bir olayı günümüz Almanyasında işleyen ve faşizm'in neler yapabileceğini, tehlikesini anlatan güzel bir çalışma.

Herşey karizmatik ve başarılı bir öğretmen olan Rainer Wegner'in otokrasi dersini vermesiyle başlar. İlk başlarda öğrencilerinin disiplinsiz ve ilgisiz davranışları üzerine küçük bir proje adı altında oyun başlatır. Oyunun ilk kuralı disiplindir. Öğrencilerinin kendisini liderleriymiş gibi kabul etmesini ve Mr. Wegner diye hitap etmelerini ister. Oluşturduğu bu gruba bir logo bulur ve herkese tek bir kıyafet giydirir. Birliğe de "the wave" ismini koyar.
Başlangıçta bu birlik için deki dayanışma, yardımlaşma gibi temalar giderek yayılarak tehlikeli bir boyuta ulaşır ve kontrolden çıkar.

11 Ocak 2009 Pazar

Slumdog Millionaire ( 2008 )


Tür: Dram
Yönetmen: Danny Boyle / Loveleen Tandan

Oyuncular:

Dev Patel
(Jamal Malik) Anil Kapoor (Prem Kumar) , Saurabh Shukla (Sergeant Srinivas) , Rajendranath Zutshi (Director) , Jeneva Talwar (Vision Mixer) , Freida Pinto (Latika) ,
Süre: 120dk Yapım: İngiltere / Hindistan

Oldum olası Danny Boyle filmlerini severim. Bu yönetmeni ilk Trainspotting filminden sonra tanımıştım. O ana kadar sıradan bir yönetmen iken Trainspotting sonrası bambaşka biri haline gelmişti gözümde. Film sadece izlenirse görüntüden ibarettir. Film içindeki konu ile sizi bütünleştirirse bir masal haline gelir.
Sene 2008. Danny Boyle işte bu düzenle Slumdog Millionaire filmine imzasını atıyor. Açık konuşmak gerekirse batılı bir yönetmenin doğuyu anlatırken ne kadar objektif olacağı konusunda şüphelerim vardı. Çünkü bir yönetmen eğer kendi gözünden anlatırsa doğuyu anlatmış olmaz, olamaz. Bu da filmin gerçekciliğini zedeler. Ancak, Danny Boyle kendi gözünden değil doğunun ve Hindistanın gözünden anlatmış bu masalı. Herşeyi olduğu gibi yansıtmak istemiş. Hindistanın büyülü dünyasını oranın gözünden izletmiş ve iyide etmiş. Çünkü bu konu ancak bu şekilde işlenebilirdi.
Gelelim filmimizin konusuna. Jamal Malik Mumbai'nin varoş dünyasında doğan yetim bir çocuktur. Doğumundan itibaren hayatın zorluklarına çocuk gözüyle bakmış ve abisiyle birlikte Hindistanın o "diğer" dünyasında para kazanmak için ne tür zorluklar aşılması soruna cevap arayıp durmuştur.
18 yaşına geldiğinde katıldığı bir bilgi yarışmasında 20 milyon rupe kazanmasına bir adım kala yarışmanın o günlük tatile girmesiyle eğitimsiz bir insanın ancak hile yoluyla bu noktaya gelebileceğinden şüphelenip tutuklanır. Ancak yarışmada ki her sorunun cevabının Jamal'ın hayatının aslında ne kadar zor geçtiği, ne tür acımasızlıkların bir insanın hayatına etki ettiğini ortaya çıkaracaktır. Aslında cevaplar için dahi olmaya gerek yoktur. Yaşam içinde doğrular her zaman vardır.
Sadece 1 soru gizemini korur.

4 Altın küre adaylığı, 15 Ödül ve 11 Adaylığı IMDB de tüm zamanların en iyi 37. yapıtına kadar yükselen bir hayatın kesiti.
Bu yaşam için sizin de cevaplar bulacağınız bir hayat dersi.

Teşekkürler Danny Boyle

2 Eylül 2008 Salı

The Dark Knight ( 2008 )




Tür
: Macera
Yönetmen: Christopher Nolan
Senaryo: Jonathan Nolan ve Christopher Nolan
Oyuncular:
Christian Bale (Bruce Wayne/Batman) Heath Ledger (The Joker) , Gary Oldman (Lt. James Gordon) , Michael Caine (Alfred Pennyworth) , Morgan Freeman (Lucius Fox) , Maggie Gyllenhaal (Rachel Dawes) , Aaron Eckhart (Harvey Dent/Two-Face)
Süre: 152dk Yapım: ABD 2008

Hepimiz Batman'i bir şekilde hatırlar. Kimisi çizgi romandan kimisi ise film'inden. Evet o ilk Batman filmi bir klasikti ve unutulmazdı. Hatırlarmısınız bilmem ama bir zamanlar bizim neslimizin o dönemlerinde sordukları " büyüyünce ne olacaksın? " sorusuna cevap olarak ya Batman ya da Superman cevabı verilirdi.
İşte böyle büyük bir mirasdan ertesi yapılan başarısız Batman filmlerinden sonra The Dark Knight kafamızda soru işaretleri doğursa da merakla bekliyorduk.
Beklediğimize değdi.
İlk versiyon kadar başarılı bir Batman filmi ile dönüş yaptık. Aslında bu film biraz farklıydı. Belkide ilk defa Batman felfesi bu kadar derinden verildi. Gotham kentinin Batman için deki önemi belki ilk defa bu kadar derin vurgulandı. Ve yine belki ilk defa Jack Nicholsen den sonra Joker karakterini mükemmel oynayabilen biriyle karşılaştık. Heath Ledger (The Joker) ismi hafızalarımızda Joker karakteri ile kalsada o aslında başarılı bir oyuncuydu. Oyuncuydu diyorum çünkü The Imaginarium of Doctor Parnassus (2009) çekimleri esnasında ne yazık ki hayatını kaybetti. Onu saygıyla anıyoruz.
Neyse, film hakkında detaylı bir bilgi vermek istemiyorum. İzlemediyseniz hala sinemalarda oynuyor. Kesinlikle öneriyorum.

18 Haziran 2008 Çarşamba

Street Kings


Tür: Polisiye
Yönetmen: David Ayer
Senaryo:James Ellroy and
Kurt Wimmer
Oyuncular:
Keanu Reeves (Tom Ludlow) ,Forest Whitaker

(Kaptan James Wander) , Chris Evans (Diskant)
Süre: 109dk
Yapım: ABD 2008

Biri polisiye mi dedi? evet duyar gibi oldum bende. Uzun zamandır bu tarz bir film izlememiştim çünkü zaten bir çok benzer konulu film yapılıyor. Uzun zamandır aklımda olan bir filmdi Street Kings. Çünkü tam bir Keanu Reeves hayranıyım. Sırf onun hatırına izledim ve pişman olmadım. Gerçekten hoş ve izlenmesi keyifli olan sıkmayan bir polisiye film olmuş. Forest Whistaker yine bildiğimiz rol de karşımıza çıkmış. Birileri bu adama farklı roller versin artık :)
Konuya gelirsek, polis teşkilatından olan dedektif Tom ( Keanu Reeves ) eşini kaybetmenin psikolojik etkisindedir. Kendisini işe veremez ve bir türlü normal insanlar gibi hayatına devam edemez. Bir gün eski ortağının esrarengiz bir şekilde öldürülüşüne tanık olur ve suçlama ibreleri dedektifimize yönelir. Ancak bir anda tüm suçlamalar ortadan kalkar. Fakat ortada garip bir durum vardır.
Eğer polisiye tarzında ki filmlerden hoşlanıyorsanız ve sizde Keanu Reeves hayranı iseniz önerebileceğim bir film. Ancak çok aşırı bir beklentiniz olmasın. Sadece konunun hayranlarına hitap eden bir film.


7 Haziran 2008 Cumartesi

The Bank Job


Tür
: Gerilim
Yönetmen: Roger Donaldson
Senaryo:Dick Clement & Ian La Frenais
Oyuncular:
Jason Statham (Terry), Saffron Burrows (Martine), Stephen Campbell Moore (Kevin) , James Faulkner (Guy Singer), Daniel Mays (Dave)
Süre: 111dk
Yapım: İngiltere 2008

Ülkemizde 21 Mart 2008 de gösterime giren The Bank Job yaşanmış gerçek bir öyküye dayanıyor. 1971 yılında İngiltere yaşanan seks, entrika, gerilim üçgeninin hangi noktalara gelebileceğini bize gösteriyor. Bu belkide içinde en masum kişilerin hırsızlar olduğu gerçek bir hikaye.
Eylül 1971 de hırsızlar İngiltere Baker sokağında ki küçük bir bankanın kasasına girip milyonlarca strerlin ve bir çok dosyaya el koyarlar. Bu hırsızlık olayı yazılı ve görsel basında sadece bir kaç gün haber olarak kalır. Daha sonra İngiltere Kraliyet Ailesinin basına D Uyarısı ile bu haber ortadan kaldırılır. Sanki hiç banka soyulmamış ve hiç bir şey olmamış gibi devam edilir. Ne kayıp olan milyonlarca sterlin bulunabilir ne de hırsızlar. İşte film bu olayın ardında ki gizli entrikaları, skandalları ve bankadan soyulan kutuların içinde ne olduğunu ortaya çıkarıyor.
Filmin yönetmenliğini Roger Donaldson, başrollerini ise Jason Statham ve Saffron Burrows paylaşmış. Hem oyunculuk hemde filmin kurgusu, işlenişi çok güzel. Açık konuşmak gerekirse geçen sürenin farkında bile olmadım izlerken diyebilirim o kadar etkileyici.
DVD'sini kaçırmamanızı öneriyorum.


2 Haziran 2008 Pazartesi

August Rush


Tür
: Dram / Müzikal
Yönetmen: Kirsten Sheridan
Senaryo: Nick Castle , James V. Hart
Oyuncular:
Freddie Highmore (August Rush) , Keri Russell (Lyla Novacek) , Robin Williams (Maxwell Wallace), Jonathan Rhys Meyers (Louis Connelly)
Süre: 114dk
Yapım: ABD 2007

Çok ağladım. Belkide bir film boyunca bu kadar çok ağladığım ve beni bu kadar derinden etkileyen başka bir film olmamıştı. Umut kapladı içimi ağladım, mutlu oldum gülümsedim yine ağladım. Müziğin içinde kayboldum ve başka diyarlara gittim ama yine ağladım. Müzik her yerde evet. Duygularda, kalbimizin en derinlerinde çalan notalar.
İşte böyle bir film August Rush. İçine alıyor ve bırakmıyor.
Ülkemizde Kalbini Dinle olarak gösterime giren film tam bir müzikal aşıklarına yönelik.
Filmin yönetmenliğini Kirsten Sheridan yapıyor. Başrolde küçük ama bana göre büyük oyuncu Freddie Highmore oynuyor. Diğer oyuncular ise birbirinden değerli.
Filmin konusuna gelirsek;
Küçük August'un anne ve babasını kendi iç duyguları ve müziğin vermiş olduğu sihir ile aramaya koyulması ile başlıyor. Onu sokaklar ve farklı bir dünya beklerken hiç hayal bile edemediği bir ortam ona kucak açıyor. Belki de bu tesadüfler onu amacına getirebilir mi?
Yoksa müzik tesadüften öte bir sihir mi?
En kısa zamanda filmin DVD'sini edinin ve bunun cevabını siz de öğrenin.

Son olarak;
Dünya da gözyaşlarını eliyle silen bir çocuk kadar duygu yüklü başka hiç bir şey yoktur.

1 Haziran 2008 Pazar

The Other Boleyn Girl


Tür: Dram / Tarihi
Yönetmen: Justin Chadwick
Senaryo: Philippa Gregory (Kitabından), Peter Morgan
Oyuncular:
Natalie Portman (Anne Boleyn), Scarlett Johansson (Mary Boleyn), Eric Bana (Henry Tudor) , Kristin Scott Thomas (Lady Elizabeth Boleyn), Jim Sturgess (George Boleyn), David Morrissey (Norfolk Dükü), Mark Rylance (Sir Thomas Boleyn), Benedict Cumberbatch (William Carey), Oliver Coleman (Henry Percy), Ana Torrent (Katherine) , Eddie Redmayne (William Stafford)
Süre: 115dk
Yapım: ABD / İngiltere

Kendimi bildim bileli tarihi filmleri sevmişimdir. Çünkü tarih red edemediğimiz bir olgu olmuştur insanlık boyunca. Yaşanan savaşlar, ülkelerin kurulması, yıkılması, fetihler, entrikalar ve tabiki tutkulu aşklar. Zamanın bir yerinde, bir ülkenin kralı aynen şunu demiş sevdiği, aşık olduğu kadın için. Sarı saç, yeşil göz ve beyaz ten için tüm dünyayı karşıma alırım. Evet o zamanlar tutku bile böyle yaşanıyormuş. Belkide günümüz benliğinde ki en büyük fark bu. Bir aşk uğruna ülkeler bölünebilir mi? ya da savaşlar? günümüzde belki bunlar olmaz. Ama ya geçmiş tarihe baktığımızda? Bu sorunun yanıtını aşağıda vermeye çalışalım.

The Other Boleyn Girl ülkemizde 23 Mayıs 2008 de gösterime girdi. Ve gösterildiği zamandan beride ciddi bir izleyeci tarafından beğenildi. Philippa Gregory'nin kitabından sinemaya uyarlananan The Other Boleyn Girl'in yönetmenliğini Justin Chadwick, başrollerini ise Natalie Portman ( Anne Boleyn ), Scarlett Johansson ( Mary Boleyn ) ve Eric Bana ( Henry Tudor İngiltere Kralı ) paylaşmış.
Filmde Natalie Portman ve Scarlett Johansson iki Boleyn'li kız kardeşi canlandırıyor. Bu iki kız kardeşin kaderleri ve hayatlarını ayıran tek şey ise 1 ülke ve 1 krala duyulan tutkulu aşk. İngilterenin bir dönemini konu alan bu aşk, kardeşler arasında ki sevginin dengelerini değiştirebilir mi? Ya da kardeşlik sevgisi aynı krala duyulan aşk yüzünden düşmanlaşabilir mi? Bu sorunun cevabını yönetmen Justin Chadwick the Other Boleyn Girl filminde vermiş. Sizde cevabı merak ediyorsanız bu sinema şölenini kaçırmamanızı öneririm.

29 Mayıs 2008 Perşembe

21


Tür: Dram
Yönetmen: Robert Luketic
Senaryo: Peter Steinfeld , Allan Loeb
Oyuncular:
Jim Sturgess (Ben Campbell), Kevin Spacey (Micky Rosa), Laurence Fishburne (Cole Williams), Kate Bosworth (Jill Taylor), Josh Gad (Miles Connoly), Aaron Yoo (Choi), Jacob Pitts (Fisher), Liza Lapira (Kianna), Jack McGee (Terry)
Süre: 123dk
Gösterim Tarihi: 6 haziran 2008
Yapım: ABD

Türkiye de 6 Haziran 2008 de gösterime girecek film'i önceden izleyebilme şansım oldu. Ben Campbell'in Bringing Down the House kitabından uyarlanan 21, MIT'de okuyan 6 başarılı öğrencinin başından geçen ilginç ve bir o kadar da dramatik hikayeyi içeriyor.

Ben, Harvard'da okuma hayalleri kuran bir gençtir ve bu hayali için de burs'a ihtiyacı vardır. Ancak bu burs'u kazanması için de onu hakedecek bir tecrübe kazanması gerekmektedir. Öğretmeni Micky ( Kevin Spaces ) ile bu dönemde tanışan Ben, ders'de göstermiş oldugu istatistiksel matematik örneklemesinden dolayı bir anda Micky Rosa'nın dikkatini çeker. Micky hafta sonları Las Vegas da sadece sayım metodu kullanarak 21 ( Blackjack ) oynayan bir takımın da lideridir. Ben Campbell'in önünde iki yol vardır. Ya burs için kendini gösteren bir projeye imza atıp o noktada tecrübe kazanacak ya da öğretmeni Micky Rosa'nın ısrarları sonucu takıma girerek 21 oyununda milyon dolarlar kazanacaktır. Bu zorlu seçim onu ilginç bir hayat tecrübesine doğru sürükleyecek ve unutulmaz bir hikayede başrol olmasına neden olacaktır.

Zeka, Aşk, Tutku, Para ve dostluklar üzerine kurulu bir film 21. Oyunculuk oldukça başarılı. Zaten Kevin Spacey ve Laurence Fishburne'e diyecek yok. Ben rolündeki Jim Sturgess başrol de başarılı ve konunun olması gereken dram yönünü vermeyi başarıyor.
Kısaca 21 özellikle bu yaz döneminde gösterime girecek filmler arasında belkide en başarılı olanlardan biri. İzlemenizi kesinlikle öneriyorum.

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Paranoid Park


Tür
: Dram
Yönetmen: Gus Van Sant
Senaryo: Gus Van Sant , Tim Blake Nelson (Kitap)
Oyuncular:
Gabe Nevins (Alex) ,
Lauren McKinney (Macy), Winfield Jackson (Christian), Daniel Liu (Dedektif Richard Lu) , Taylor Momsen (Jennifer) , Jake Miller (Jared)
Süre: 85dk
Yapım: Fransa, ABD

Suçluluk duygusu belkide insanoğlunun yaşadığı en büyük azab'dır diyebiliriz.
Paranoid Park işte bu duygu ile yüzleşen bir gencin iç dünyasını anlatıyor. Blake Nelson'nun kitabı usta yönetmen Gus van Sant tarafından perdeye taşınmış.
Fransız / ABD ortak yapımı olan filmin konusuna gelirsek;
Portlanda'ki Paranoid Park kaykaycı gençlerin uğrak noktasıdır. Ergenlik çağındaki Alex de bu gençlerden biridir. Bir gece kaza sonucu istemeden de olsa güvenlik görevlisinin ölümüne sebep olur. Bu konuyu kimseyle paylaşmama kararı verir ve kendi iç dünyasında savaşmaya başlar.
Film hakkında çok ilginç bir de not var. Yönetmen filmde ki başrol oyuncusu çocuğu Myspace alanında yaptığı bir yarışma ile tamamen amatör gençler arasından seçmiş.
2007 yılında Cannes Film festivalinde Altın Palmiye için de yarışan film 60. yıl dönümü özel ödülüne layık görülmüş. DVD koleksiyoncuları için mutlaka izlenmesi ve arşivlenmesi gereken bir çalışma.

23 Mayıs 2008 Cuma

Into the Wild


Tür: Dram / Macera / Biyografi
Yönetmen: Sean Penn
Senaryo: Jon Krakauer (Kitap)
Oyuncular:
Emile Hirsch (Chris McCandless) , Marcia Gay Harden (Billie McCandless), Catherine Keener (Jan Burres), Vince Vaughn (Wayne Westerberg), William Hurt (Walt McCandless) , Jena Malone (Carine McCandless)
Süre: 148dk
Yapım: ABD

Bugün'kü DVD önerim benimde çok beğendiğim bir film olan Into The Wild filmi.
Christopher McCandless'in ilham veren gerçek hikayesinden esinlenen Into The Wild, rahat ve lüks hayatı bir tarafa bırakıp Alaska'ya doğru uzun bir yolculuğa çıkan gencin bu yolculuk esnasında ki maceralarını ve doğada hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

Filmin yönetmenliğini ise tanıdık bir isim Sean Penn yapıyor. Oyuncular ise Emile Hirsch (Chris McCandless) , Marcia Gay Harden (Billie McCandless) , William Hurt (Walt McCandless) , Jena Malone (Carine McCandless) , Catherine Keener (Jan Burres) , Vince Vaughn (Wayne Westerberg)
Film'in IMDB puanı 8.3 ile tüm zamanların en iyi 125. filmi olarak gösteriliyor. Eğer sizde evinizde sıcak çikolata eşliğinde doğanın o müthiş güzelliği ile iç içe olmak istiyorsanız bu filmin DVD'sini edinmenizi öneririm.

20 Mayıs 2008 Salı

Cidade de Deus (City of God)

Tür: Dram
Yönetmen: Kátia Lund, Fernando Meirelles
Senaryo: Paulo Lins
Oyuncular:
Matheus Nachtergaele (Sandro Cenoura) , Seu Jorge (Mane Galinha), Philippe Haagensen (Bene), Johnathan Haagensen (Cabeleira), Douglas Silva (Dadinho), Alexandre Rodrigues (Buscape) , Leandro Firmino da Hora (Ze Pequeno)
Süre: 130dk
Yapım: Brezilya, Fransa


Eski ama gerçekten izlenmeye değer bir baş yapıt ile karşınızdayım. City of God. Yani Tanrıkent. Film hakkında ki izlenimlerinden önce tanrıkent'i biraz tanıyalım. Tanrıkent gerçekten vaar olan bir kent. Zengin ile fakir arasında ki ayrımların en çok olduğu şehirler sıralaması yaparsak belki de Rio de Janerio ilk sıraya yerleşir. İşte hikayemiz de burada geçiyor.
Tanrıkent Rio de Janerio da evsiz, fakir halkın yerleşmiş olduğu gecekondu mahallerinin birleştiği bir bölge. Şehire hem uzak hem yakın. Paranın hüküm sürmediği ama kan ve öfkenin gülümsediği, özgürlüğün ise sadece güç ile ölçülebildiği bir kent. İşte hikayemiz 1960 yılının Brezilyasında burada başlıyor. Tanrıkent güne yine acı ve yine suç ile merhaba diyor. Bir tarafta fotoğrafçı olmanın ve okumanın hayalleri ile yanıp tutuşan Rocket diğer tarafta ise uyuşturucu satıcısı ve çeteleşmelerin kabul ettiği bir dünyaya yönelen Zee. Suç mu galip gelecek? onurlu bir yaşam mı? Bunun cevabı sadece bu hikayede saklı.


Cidade de Deus Fernando Meirelles ve Kátia Lund’un ortak çalışmasının eseri. Filmin tamamı amatör oyuncular tarafından yürütülmüş. Bu da gerçekciliği bir adım öne almış. Zaten anlatılan hikaye ve mekanlar tamamen gerçek. Brezilya sinemasının gelmiş geçmiş en pahalı yapımı olan Cidade de Deus ayrıca son 10 yılın da en iyi filmi olarak gösteriliyor. İstanbul film festivalide olmak üzere sayısız festivalde gösterilmiş ve eleştirmenlerden tam puan alarak ne kadar başarılı bir eser olduğunu kanıtlamış. IMDB de aldığı 8.8 puan ile de tüm zamanların en iyi 16. filmi olarak da yerini sonuna kadar hakediyor.
Eğer izlemediyseniz kesinlikle izlemenizi öneriyorum. Film'in DVD'leri ülkemizde de satılmaktadır.

17 Mayıs 2008 Cumartesi

4 luni, 3 săptămâni şi 2 zile - (4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün)

Tür: Dram
Yönetmen:
Cristian Mungiu
Senaryo: Cristian Mungiu
Oyuncular:
Anamaria Marinca (Otilia), Vlad Ivanov (DI. Bebe), Alexandru Potoceanu (Adi)
, Laura Vasiliu (Gabita)
Süre: 113dk
Yapım: Romanya


Bu sefer ki önerim Avrupa sinemasının yeni yönetmenlerinden biri olan Cristian Mungiu'nun yaptığı bir yapıt. Film 2007 Romanya yapımı. 1989 yılında Çavuşesku dönemi Romanyasında geçen yasa dışı bir kürtaj hikayesini anlatıyor. Kürtaj'ın genç kızların üzerinde ne gibi etkiler yaratıbileceğini bu filmden sonra belki daha iyi kavrıyoruz. Oyuncular hem dönemin hemde kurgunun hakkını fazlasıyla veriyor. Özellikle doktor rolündeki adamın uzun dialog sahneleri ciddi anlamda oyunculuk dersi niteliğinde.

Film ayrıca 2007 yılında Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye kazanmış. Bu da filmin başarısının elde etmiş olduğu kitleyi daha net bir şekilde bize sunuyor.
Film çekim yöntemine gelirsek, son zamanlarda hareketli kamera ile çekilen film sayısı giderek artmaya başladı. Bunun başlıca sebepi bana kalırsa hem maliyet düşüklüğü hemde filmi gerçekcilik bakımından bir adım öne taşıması. Bu filmde de aktuel kamera tekniği kullanılmış. Bu kamera çekim yönteminde tripod yada herhangi bir sabitleme mekanizması olmadan görüntü alma uygulanıyor. Bu çekimlerde sallantılı görüntü yaratsa da gerçekcilik bakımından seyirciyi daha çok etkileyebiliyor.
Son olarak;
Eğer sizde bir filmdeki en önemli kriterin gerçekcilik olduğunu düşünüyorsanız ve dönemin Romanyasını merak ediyorsanız kaçırmamanız ve arşivlemeniz gereken bir yapıt. Sinemalarda izlemediyseniz DVD'sini alarak mutlaka izlemeniz ve arşivlemeniz önerilir.
IMDB Puanı 8.0


15 Mayıs 2008 Perşembe

Kırbaçları hazırlayın, Efsane geri dönüyor. Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı


Belki de hepimiz onunla büyüdük. Onunla birlikte maceradan maceraya koştuk. Benzer kurguda ki onlarca yapıma rağmen hep onu sevdik. Evet Indiana Jones dan bahsediyorum.
Küçüklüğümüzün bizi ekrana bağlayan isminden. Yönetmen Steven Spielberg da bizim gibi düşünmüş olacak ki serinin devamı niteliğinde hatta belki de final olacak bir bölüm ile 23 Mayıs da bizlerle buluşmaya hazırlanıyor. Yapımda yine eskimeyen efsane Harrison Ford başrolde.
Diğer oyuncular ise Cate Blanchett, Jim Broadbent, Shia LaBeouf, Ray Winstone.
Sırf eski Indi hatırına bu yeni bölümü de kesinlikle izlemenizi öneriyorum.
23 mayıs 2008 de perde başına.

My Boy Jack

Tür: Dram, Savaş, Biografi
Yönetmen:
Brian Kirk
Senaryo: : David Haig
Oyuncular:
Daniel Radcliffe, Kim Cattrall, Nick Dunning, David Haig, Carey Mulligan
Süre: 93dk
Yapım: İngiltere 2007

Evet bu sefer ki filmimiz 2007 de ülkemiz de de vizyona giren bir Brian Kirk yapıtı. Filmde Harry Potter'dan da yakından tanıdığımız Danial Redcliffe başrolde.

1914 yılında I.Dünya savası sırasında oğlunun İngiliz Kraliyet ordusuna katılmasını onur kabul eden bir babanın ve orduya girmek için tüm hayallerini buna bağlayan bir gencin dramatik öyküsünü anlatıyor. Oğlunun gözleri bozuk olduğundan kendi nüfusunu kullanarak zorla oğlunu orduya yazdırması ile başlayan hikaye gencin annesinin ve kız kardeşinin savaşın yaratmış olduğu psikolojik etkiye karşı koymalarını dramatik bir şekilde işliyor. Filmin genel süresi 93Dk. Bu sayede sıkmayan ve oldukça yerine olan bir süre belirlenmiş. Eğer savaşın karanlık yüzünün aileler üzerinde yaratmış olduğu etkiyi görmek istiyorsanız My Boy Jack tam size göre. Filmin DVD'lerini tüm DVD Store'lar dan temin edebilirsiniz.

Rec [2007]

Tür: Korku, Gerilim
Yönetmen: Jaume Balagueró, Paco Plaza
Senaryo: Jaume Balagueró, Luis Berdejo
Oyuncular:
Manuela Velasco (Ángela) , Javier Botet (Niña Medeiros), Manuel Bronchud (Abuelo),
Süre: 85dk
Yapım: İspanya 2007


Yönetmenliğini Jaume Balagueró ve Paco Plaza 'nın yapmış olduğu İspanyol korku filmi. Kesinlikle başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ülkemizde gösterime girmemiş olması bu filmi tanıma olayını biraz sekteye uğratsa da özellikle DVD müdavimlerinin arşivlemesi gereken bir film. Yapıtı farklı kılan hatta belki de izlenir kılan en önemli özelliği filmin el kamerası ile çekilmiş olması. Genelde bu tarz çekim yöntemi filmin gerçekcilik penceresini diğer filmlere göre daha geniş tutuyor. Belki de bu yüzden Rec izlenilir özelliği ile diğer korku filmlerinden bir adım önde bulunuyor.
Aslında bu tarz çekim yöntemine çok da yabancı değiliz. Dünya da ilk defa The Blair Witch Project bu tarz çekim yöntemi ile oldukça başarılı bir yer edindi. Bir diğer örnek ise ülkemiz de de gösterilen Lost dizisi yapımcılarının yapmış olduğu Cloverfield filmi.
Filmimizin konusuna gelirsek;
Film İspanya da bir yerel tv muhabirinin İtfayicilerin günlük yaşantılarını haber yapma çalışması ile başlıyor. Daha sonra esrarengiz bir apartmandan gelen ihbar üzerine tv muhabiri itfayicilerle birlikte olayın olduğu apartmana giriyor ve olaylar gelişiyor. Baştan sona olay bu apartman içinde geçiyor. Gerilim her geçen dakika artıyor ve özellikle son 10 dk'ya girildiğinde ciddi anlamda psikolojik olarak etkilenir duruma geliyorsunuz.
Biraz 28 days later biraz I am legend karışımı ve çok da orijinal olmayan bir konuyla işlenmiş. Ancak kurgulanma ve filmin gerçekcilik boyutu ön plana alındığından gerilim düzeyi oldukça yüksek tutulmuş.
Uzun yıllar boyunca devam eden korku filmi tecrübeme dayanırsak Rec benden oldukça iyi bir puan alıyor.
Filmin IMDB den aldığı puan 7.8