Tür: Komedi / Aşk
Yönetmen: Peyton Reed
Oyuncular:
Jim Carrey (Carl Allen) Zooey Deschanel (Allison) Bradley Cooper (Peter) John Michael Higgins (Nick)
Süre: 104dk Yapım: Amerika / Avustralya
imdb: 7.2
http://www.imdb.com/title/tt1068680/
Herşeye hayır diyen birimisiniz? Yalnız, depresif ve mutsuzmusunuz? Hayır kelimesi akşam yediğiniz pizza dan daha mı önemli?
İşte Carl Allen (Jim Carrey) de böyle biri. yalnız değilsiniz. O da sizin gibi bir "NO MAN".
Benimle çıkarmısın?
Hayır.
Akşam yemeğe gelirmisin bizle adamım?
Hayır.
Heyyy maç var adamım hadi izleyelim?
Hayır
İşte böyle başlar her şey. Yalnız bir yaşam ve yalnız yaşlanma korkusu bir akşam eski bir arkadaşının bir broşür vermesi ile değişir. Broşürün üzerine tek bir yazı vardır. "YES MAN"
Her şeye hayır diyerek arkadaşlarından uzaklaşan ve mutsuz olan Carl, o broşürün üzerinde yazan Yes Man adlı konferansa gitme kararı alır. İşte o gece Carl'ın hayatında büyük bir değişim başlar. Daha önceleri her olaya, her eyleme hayır diyerek insanların ondan soğumasına neden olan adam gitmiş, hep evet diyerek dost üstüne dost kazanan bir adam haline gelmiştir. Aşkı da bu zamanda tanıyacak ve hayatın diğer penceresinden bakmayı öğrenecektir.
Unutmayın ki neye ve kime EVET dediğiniz önemli değil. Gün gelir o EVET'ler sayesinde mutlu olabilirsiniz. Risk almaya değmez mi?
Bu arada,
Pencerenin ismi mi?
"Filmde :)"
Öneriyormuyum?
Kesinlikle;
"EVET"
4 Mart 2009 Çarşamba
YES MAN
27 Şubat 2009 Cuma
İşitme Kayıplılar için Türkçe Filme Türkçe Altyazı Projesi!
Sevgili Delfina'ya bu çalışması için teşekkürler. Gerçekten heycan verici ve güzel bir proje. Elimden geldiğince bu olayın daha fazla kitlelere ulaşmasını sağlamak isterim. Sizlerinde bu proje için yapmanız gereken tek şey daha fazla kitlelere ulaşması için elinizden geldiğince bu çalışmayı duyurmak. Hiç bir şey için geç değil.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Axel Rudi Pell - The Ballads III
19 Şubat 2009 Perşembe
Seven Pounds
Tür: Dram
Yönetmen: Gabriele Muccino
Oyuncular:
Will Smith (Ben Thomas) Rosario Dawson (Emily Posa) Woody Harrelson (Ezra Turner) Barry Pepper (Dan)
Süre: 123dk Yapım: Amerika
imdb: 8.3
http://www.imdb.com/title/tt0814314/
Yedi Yaşam, yedi dünya... Yedi birbirinden ayrı ruhlar.
Ülkemizde Yedi Yaşam isminde yayınlanacak bu filmi önceden blog'uma taşımak istedim.
Her zaman hareketli filmlerde görmeye alıştığımız Will Smith bu sefer oldukça duygusal bir film ile karşımızda. Will Smith burada gerçekten mükemmel bir karakter oyuncusu olduğunu kanıtlamış. Daha önce Transsiberian filminde izlediğimiz Woody Harrelson da filmde Ezra Turner adında bir pianist'i canlandırıyor ve gerçekten çok başarılı.
Filmimizin konusuna gelirsek;
Ben Thomas geçmişinde yaşadığı bir dizi olaydan dolayı suçluluk duymaktadır. Geriye her baktığında yaptığı hataların kaderini sorgulamasıyla yüzleşir, intiharı düşünecek kadar da depresif bir yaşamda bulur kendini. Yaşadığı suçluluk hissi onu hep diplere iter. İşte en dipteyken 7 ayrı hayata 7 ayrı ışık olmanın umudu doğar. Birbirinden tamamen bağımsız 7 insanın hayatını iyileştirmek adına hayata devam kararı alır. Bu sırada kalp yetmezliği sorunu ile hastanede yatan Emily Posa ile de çok önce unuttuğu duyguyu, aşk'ı tadacaktır.
Ağır ilerleyen ancak sonlara doğru duygu yoğunluğunu oldukça artıran bir film Seven Pounds. Kesinlikle izlemenizi öneririm.
10 Şubat 2009 Salı
The Curious Case of Benjamin Button
Tür: Dram
Yönetmen: David Fincher
Oyuncular:
Cate Blanchett (Daisy) Brad Pitt (Benjamin Button) Julia Ormond (Caroline) Faune A. Chambers (Dorothy Baker)
Süre: 166dk Yapım: Amerika
imdb: 8.3
http://www.imdb.com/title/tt0421715/
İlginç konusu ve kurguya sahip her film beni ekrana bağlıyor. Bu film de onlardan biriydi. Brad Pitt'in oyunculuğuna zaten diyecek yok. Tam bir karakter oyuncusu olduğunu burada da kanıtladı. Cate Blanchett de kesinlikle rolünün hakkını vermiş. Uzun bir film ve yavaş ilerleyen bir konu olmasına rağmen sizi kendisine çekmeyi iyi beceriyor.
Filmimizin konusuna gelirsek,
11 Kasım 1918 yılında 1. dünya savaşının kutlanmaları sırasında bir bebek 86 yaşında ki bir insanın fiziksel görüntüsü ile doğar. Tüm hücreleri 86 yaşında yaşlı bir insanın yapısında olan bu bebek o dönemin şartlarında dışlanır ve babası tarafından hayatının bundan sonraki dönemini birlikte geçireceği aileye verilir. Benjamin diğer insanların aksine hızlı öğrenen yapısı ve sıradışı görünümü ile hem ilgi çeker hemde bir çok kesimce garipsenir. Ancak yolunda gitmeyen bir durum vardır. Hayatını çevreyelen tüm canlılar yaşlanırken o gençleşmeye başlar. Bu esrarengiz olay Benjamin için çok değişik ama bir o kadar da acı bir çok tecrübeyi de beraberinde getirir.
Kesinlikle öneriyorum.
6 Şubat 2009 Cuma
Changeling
Tür: Dram
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular:
Angelina Jolie (Christine Collins) Gattlin Griffith (Walter Collins) Michelle Martin (Sandy) John Malkovich (Rev. Gustav Briegleb) Michael Kelly (Detective Lester Ybarra)
Süre: 141dk Yapım: Amerika
imdb: 8.1
http://us.imdb.com/title/tt0824747/
Yine bir akşam ve yine duygu yoğunlu fazla olan bir film. Uzun zamandır elimde olan ama ancak bu akşam izleyebildiğim film sonrası kelimeleri toplamakta bile zorlanıyorum. Anne'nin ne kadar kutsal olduğunu binlerce kez bir daha anlıyorum.
Yönetmen Clint Eastwood özellikle Amerikanın o dönemindeki polis teşkilatına ciddi bir eleştiri getiriyor. Hatta eleştiri getirmekle kalmıyor yerden yere vuruyor. Tamamen gerçek bir hikayeye dayanan Changeling o dönemin aslında nasıl işlediğini anlatan güzel bir film.
Los Angeles Mart 1928. Christine Collins banliyö kesimlerinde yaşamakta olan bir telefon operatörüdür. İşe gitmek üzere evinden ayrılırken oğlu Walter Collins'i evde bırakır. Akşam eve geldiğinde oğlunu bulamaz. Bir anne için olabilecek en kötü tecrübeyi yaşar ve hemen polise başvurur. Ancak 24 saat geçmeden herhangi bir arama emri çıkaramıyacaklarını belirten bir cevap alır. Aradan geçen zaman sonrası polis tarafından yoğun bir arama çalışması yapılır ama küçük Walter'dan iz yoktur.
Bu olaydan sonra 5 ay geçer. Oğlunu kaybetmenin acısı içinde olan ama asla umudunu yitirmeyen Christine polisden oğlunun bulunduğunu teyid eden bir telefon alır. Anne ile çocuğun kavuşması bütün Los Angeles önünde büyük bir tören ile yapılır. Bu Polis teşkilatının büyük başarısı olarak basına yansıtılır ve tam bir gösteri haline gelir. Ancak büyük bir problem vardır. Çünkü bulunan çocuğun kendi çocuğu olmadığını iddia eden Christine büyük bir yanlış yapıldığının farkına varır.
"Ben anneyim. Gerekirse tüm dünyayı karşıma alır, vazgeçmem. Çünkü her zaman bir umut vardır"
İşte bu duyguyu bana en derinden yansıtan bir tecrübeydi Changeling filmi.
3 Şubat 2009 Salı
In Bruges
Tür: Dram / Komedi / Romantizm
Yönetmen: Martin McDonagh
Oyuncular:
Colin Farrell (Ray) Brendan Gleeson (Ken) Ralph Fiennes (Harry) Clémence Poésy (Chloë)
Süre: 107dk Yapım: İngiltere / Amerika
imdb: 8.1
http://www.imdb.com/title/tt0780536/
İngiliz aksanını sevmeyen varmı? Sanırım yoktur. Bana göre İngilizcenin en çekici yanı bir İngilizden çıkmasıdır. İşte "In Bruges" de bunu doya doya yaşayacağımız bir film.
Film aslında komedi, dram ve aşk üçlüsü olarak lanse edilsede dram ve aşk öğeleri çok daha fazla. Hatta dram yönünü çok güzel verdiklerini söyleyebilirim.
Film Ray ve Ken isminde iki kiralık katilin son yaptıkları bir olaydan sonra Belçikanın "Bruges" şehrine tatile gönderilmesiyle başlıyor. Şehire geldiği ilk günden beri bu şehirden nefret eden Ray burada geçmişi ile geleceği arasında gelgitler yaşamaya ve hayatını sorgulamaya başlıyor. Yeni insanlarla tanışıp birde aşık olan Ray'in ve arkadaşı Ken'in yaşadığı dramatik gelgitler onları daha fazla bu büyülü şehire bağlamaya başlıyor.
Eğlencelik bir film afişine sahip olsada insanların kendi içinde yaşadıkları dramatik öyküyü çok iyi ekrana yansıtan bir film olmuş "In Bruges". Hem eğlenebileceğiniz hemde hüzünlenip ağlayabileceğiniz ve aşk'ı bu tarihi şehirde tadabileceğiniz çok güzel bir film.
2008 Sundance Film Festivali'nin açılış filmi de olan In Bruges'in 2008 Golden Trailer de iki adaylığı ve kazandığı bir de ödülü bulunmakta.
1 Şubat 2009 Pazar
Låt den rätte komma in (Let the Right One In)
Tür: Dram / Aşk
Yönetmen: Tomas Alfredson
Oyuncular:
Kåre Hedebrant (Oskar) Lina Leandersson (Eli)
Süre: 114dk Yapım: İsveç
imdb: 8.2
http://www.imdb.com/title/tt1139797/
Kendimi bildim bileli Avrupa sinemasını sevmişimdir. Sanatın daha derin daha ince detaylarını bu dünyada bulabiliyorum. Låt den rätte komma in de bunlardan biri. Yalnızlığın, terkedilmişliğin ve zorunlu nefes almanın anlatıldığı bir sahne.
Oscar Stockholm da yaşayan içine kapanık ve pek arkadaşı olmayan küçük bir çocuktur. Zamanının çoğunu okumakla ve okuldan sonra akşamları kendi başına oynadığı küçük park da geçirmektedir. Hayatın sıradaşı dünyasında özel bir yeri olan Eli ile de orada tanışır. Gündüzleri güneş ışığında yaşayamayan, gecenin içinde yaşamaya mahkum bu küçük kız ile Oscar arasında özel bir aşk başlar. Yaşamak için kan'a ihtiyaç duyan bir Vampir olan Eli ile yalnızlıklar dünyasındaki küçük Oscar'ın aşkının anlatıldığı güzel bir masal.
Öneriyorum.
27 Ocak 2009 Salı
Die Welle (The Wave) 2008
Tür: Dram
Yönetmen: Dennis Gansel
Oyuncular:
Jürgen Vogel (Rainer Wenger) Frederick Lau (Tim Stoltefuss) , Max Riemelt (Marco) , Jennifer Ulrich (Karo)
Süre: 101dk Yapım: Almanya
Şehire döner dönmez yazmak istediğim bir öneriyle karşınızdayım. Çok çok beğendiğim bir film oldu The Wave. Kesinlikle izlemenizi isterim. Gerek konusu gerek yaratılan kurgu oldukça hoş.
İnsanları belli bir idiolojik düşünce sistemi ile aynı robotlar gibi otonom bir sisteme sokup tek bir birlik gibi hareket ettirmeye zorlamak insanlığın geçmişinden beri var. Günümüz insanında bu olmaz diye bir düşünceye kapılmak çok büyük bir yanılgı olur. unutmamak gerekir ki insan modern düşüncelerin birleşimi olduğu kadar en ilkel canlıdır da.
1967 yılında California'da meydana gelen bir olayı günümüz Almanyasında işleyen ve faşizm'in neler yapabileceğini, tehlikesini anlatan güzel bir çalışma.
Herşey karizmatik ve başarılı bir öğretmen olan Rainer Wegner'in otokrasi dersini vermesiyle başlar. İlk başlarda öğrencilerinin disiplinsiz ve ilgisiz davranışları üzerine küçük bir proje adı altında oyun başlatır. Oyunun ilk kuralı disiplindir. Öğrencilerinin kendisini liderleriymiş gibi kabul etmesini ve Mr. Wegner diye hitap etmelerini ister. Oluşturduğu bu gruba bir logo bulur ve herkese tek bir kıyafet giydirir. Birliğe de "the wave" ismini koyar.
Başlangıçta bu birlik için deki dayanışma, yardımlaşma gibi temalar giderek yayılarak tehlikeli bir boyuta ulaşır ve kontrolden çıkar.